28 Mayıs 2012

ayydedee

Borabaz'ın eda ve anneden sonraki üçüncü kelimesi "aydede". Pek de güzel söylüyor minnoş. O küçücük ağzıyla, y'sini bastıra bastıra, e'lerini incelte incelte.
ayydedee.
Biz, özellikle de babası, baba demesini beklerken, aydede çıkıverdi ağzından. O kadar da çalıştırıyorum halbuki. Kısmetse dördüncüye babayı bekliyoruz artık. Antremanlara devam.
Bir de henüz ne olduğunu çözemediklerimiz var:

abudubide, hadibaa, bıdibıdibıdiiiii, ahhhaaa, mınimmınim, det...

 


Bu sesleri kaydetmeli bir ara. Bir de daha çok fotoğrafını çekmeli. Her anını kameraya almalı. Daha çok oyun oynamalı. Bir anne olaraktan daha az üşengeç olmalı. Bu meli malı ların sonu yok. Hep bir "meli" hep bir "malı" hali zaten annelik...
Gereklilik eki de yoruyor bazen adamı...

26 Mayıs 2012

Kıskanç Anne


Çocuk yetiştirmek pek meşakkatli iş(miş). Börtü böcek yetiştirmeye benzemiyor(muş). Hele hele bugüne kadar aldığı tüm yapraklıları istemeden de olsa kurutmuş ve kocası tarafından ismi çiçek katiline çıkmış benim gibi biri için… 
Son günlerde anneliğimi masaya yatırdım. Deşip deşip duruyorum. Hadi hayırlısı...
Öyle birşey ki bu annelik denen mübarek iş, ne yapsan, ne kadar iyi de yapsan – ya da yapmaya çalışsan- yetmiyor. Hep daha iyisinin olabileceğini düşünüyorsun çünkü. Ve sen mutlaka eksiksin sanki biraz bu işte. Ve yanlış bazen. Öyle olmasan bile, sana kendini öyle hissettirecek örnekler sürekli karşına çıkıyor. Kaçamıyorsun onlardan. Her yerdeler. Gözünün içine içine giriyorlar. Aynı apartmanda oturuyorsun mesela biriyle. Ya da aynı parkta çocuk kaydırıyorsun kaydıraktan. Bazen de bir gazete röportajında çıkıyor karşına. Okuyorsun merakla... Oha falan oluyorsun bitirdiğinde. Ben niye böyle değilim ki? Bende olmayan ne var şimdi bunda diyorsun kendi kendine. Kadının kadını kıskandığı gibi, anneyi kıskanıyorsun bir anne olarak.
Ne sorabiliyorsun nasıl böyle olabildiklerini, ne de itiraf edebiliyorsun kendi eksikliğini…
Belki de annelik bu. 
Bütün anneler bazen eksik... Bütün anneler bazen yanlış.
En iyisi fazla kurcalamamak. 
İçinden geldiği gibi...

11 Mayıs 2012

Hazzın Hazzı

Amerika'da yaşayan bir anne 3 ve 5 yaşlarındaki oğullarını hala emziriyormuş. Bu arada kendisi de 6 yaşına kadar emmiş. Yuhh diyesim geldi demedim. Onun yerine bir maşaaallah  çektim. Biraz abartmış sanki "doğal ebeveynlik" adını verdiği metodunu. Ben ki, emzirmenin dünyanın en güzel eylemlerden biri olduğu düşünürüm, keyfi olarak emzirmeyenlerden hiç hazzetmem hatta lafı da sokarım acımam ama buna rağmen 5 yaşındaki bir çocuğu emzirmek bana bile abes geldi.

Borabaz'ı tam 15 ay 10 gün geceli gündüzlü emzirdim. Ve bu süre boyunca tam bir zombi gibi gezdim. (Bakınız zombi.) Tüm zombiliğime rağmen 2 yaşına kadar emzirmeye niyetliydim ama sağlığım izin vermedi ne yazık ki...N'apalım buna da şükür dedik. Neredeyse 2 ay olacak bırakalı ama hala hatırlayınca içim cız ediyor. Sanki başladığım bir işi yarım bırakmışım gibi. Doktoru, çocuğu memeden kesmenin çocuktan çok anne için bir travma olduğunu söylemişti. Haklıymışsınız Tolga Bey... Post-emzirme depresyonu olabilir mi acaba bunun adı?
Bu arada, Borabaz 1 yaşını geçtikten sonra neredeyse gizli saklı emzirecektim. Bir kısım insan 12 aydan sonra emzirmeyi zul addediyor zira…
“neeee hala mı emziriyorsun? “ ya da
 “askerlik yaşı gelmiş hala meme mi emiyor?” hatta
 “yuhhh koca dana” (sensin dana!)
Bir de bilimsel tarafından meseleye yaklaşanlar var;
“E bırak artık yoksa sana bağımlı bir çocuk olacak” ve falan ve filan…
Benim Bora’yı 1 yaşından sonra emzirmeye devam etmemin sebebi sadece ve sadece, Bora’nın emmekten aldığı hazdı. Süt içelim mi dediğimdeki coşkusu, memeyi ağzına aldığı anki yüz ifadesi, bir yandan emip bir yandan gözümün içine içine attığı bakışlar, çapkın gülüşler, o minicik elleriyle bir yandan yüzümü sevmesi, en acılısından memeye bile merhem oldu valla. 
Bir başkasının aldığı hazdan haz almak diye bir şey varmış bu dünyada. Hazzın da hazzı oluyormuş. Bilmezdim. Bora sayesinde öğrendim.
Ve kimbilir daha neler öğreneceğim, öğreneceğiz ondan bilmediğimiz...


5 Mayıs 2012

Anne-lik hali


Annenin –lik halindeyim epeydir. Bir nevi olma hali. Yarın tam 17 ay olacak Borabaz’ın annesi olalı. Vay be... Herşey daha dün gibi oysa. Nasıl geçecek bu günler dediğim günleri özlüyorum bazen. Hem Bora bir an önce büyüsün istiyorum, hem de böyle bebek kalsın istiyorum. Hani çocukken yeni bir ayakkabı alınır ya. Hani o hep 1 numara büyük alınan çocuk ayakkabılarından. Hele bir de kırmızı rugansa. Allah allaaah! Hem bir an önce giymek istersin yeni ayakkabılarını, ama bir yandan da eskiyecek diye giymeye kıyamazsın. Arkadaşlarının ayaklarına bakmasından utanırsın. Yeni değilmiş gibi davranırsın ama elinde mendil, birisi ayağına bastıkça sıranın altına eğilir gizli saklı silersin. Bunun gibi bişey bence. Her anneye böyle mi geliyordur acaba? 
Bir günde anne oluveriyoruz… Öyle apar topar.  Bir gün önce annenin kızıyken, ertesi gün birinin annesi oluyorsun. Zaten başka da bir şey olunmaz ya bir günde.  Haa aşık olabilirsin tabii, ama o ayrı bir mesele. Ona hiç girmeyelim. Ayrıca annelik de bir nevi aşık olma hali değil midir? Nedensiz, koşulsuz, rağmensiz, korkusuz (mu?), sonsuz bir aşk… Her gün yeni bir heyecan… En baba aşkta bile olmayan bir güzel hal işte, daha ne diyeyim.




Anneyim öyleyse aşığım. 

1 Mayıs 2012

annea


Bilgisayarın başında oturmuş lüzumsuz işlerle uğraşırken, içerden aneea annea annea şeklinde gelen sesle, uyuduğu odaya koştum. Uykusunda sayıklıyormuş meğerse. Terlemiş, saçları yapışmış ensesine. Uzandım yanına. Gözlerini açtı ama beni görmedi. Sarılıp sıkıştırıp öpesim geldi. Kıyamadım. Uyanmasın şimdi. Nasıl da güzel kokuyor. Zaten evde her yer her şey Bora kokuyor. Saçım başım, atletim, yastığım, hatta koltuklardan  havlulara kadar her şey. 1 Mayıs münasebetiyle işe gitmeyip hafta içi hafta içi salondaki koltukta şekerleme yapma fırsatını kaçırmayan babasının üzerini de Borabaz kokan yorganla örttüm. İki adamım da uyumaktalar mışıl mışıl. Şimdi en iyisi bir bardak earl grey, yanında da bir türlü başlayamadığım imkansızın şarkısı.



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...